Böylesi zor dönemde Türkiye ekonomisinin yıllık bazda %3,2 oranında büyümeyi başarması takdire şayan bir gelişme olmuştur.

Böylesi zor dönemde Türkiye ekonomisinin yıllık bazda %3,2 oranında büyümeyi başarması takdire şayan bir gelişme olmuştur.
2024 yılı ülke ekonomimiz açısından ciddi bir sınanma yılı olarak geride kalmıştı. Zira enflasyonla mücadele kapsamında atılan parasal sıkılaşma süreci adımlarıyla Şubat ayında politika faizi %50,0 seviyesine kadar çekilmiş, yılın ikinci yarısı itibarıyla ekonomik aktivitede ivme kaybı gözlenmiş ve böylece önemli ve zor bir dönemece girilmişti.
Böylesi zor dönemde Türkiye ekonomisinin pozitif büyüme patikasında yoluna devam etmesi ve yıllık bazda %3,2 oranında büyümeyi başarması, takdire şayan bir gelişme olmuştur. Aynı zamanda millî ekonomimiz, yılın son çeyreğinde kaydettiği %3,0’lük büyümeyle birlikte, 18 çeyrek üst üste pozitif büyüme başarısı göstermiştir.
Büyümenin kompozisyonuna baktığımızda ise topyekûn bir genişleme kaydedildiği görüyoruz. Bu dönemde parasal genişlemenin negatif etkilerine rağmen iç talebin büyümeye katkısı 2,9 puan olurken, net dış talebin 1,1 puanlık katkısının yanı sıra yatırımların 1,0 puanlık katkısı da özellikle dikkat çekmektedir.
Faaliyet kollarına göre büyümenin seyrine baktığımızda da benzer bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bu dönemde inşaat sektörünün yıllık %9,3’lük büyüme oranı ön plana çıkarken; tarım sektörünün %3,9 ve hizmetler sektörünün %3,1 oranında genişlemesi de diğer olumlu gelişmeler olmuştur. Sanayi sektörünün büyüme oranı ise 0,5 puanda kalarak nispi bir durgunluk arz etmiştir.
Böylece 2024 yılında verisi açıklanan G20 ülkeleri içerisinde Endonezya, Çin ve Rusya’nın ardından 4’üncü sırada gelen Türkiye; ABD’nin %2,8’lik, Güney Kore’nin %2,0’lik, İngiltere’nin %0,9’luk ve Japonya’nın %0,1’lik büyüme performanslarını geride bırakmış ve pozitif ayrışmaya devam etmiştir. Hem Doğu ekonomilerindeki cazibesi nedeniyle bir üretim merkezi, hem de ticari ürünlerin Batı ekonomilerine ulaştırılması noktasında bir geçiş bölgesi olan ülkemizin, 2025 yılında da pozitif büyümeye devam edeceğine olan inancımız tamdır.