“Yaşamımda biriktirdiğim dostlarımla krizleri çözdüm” diyen CAVİT ÇAĞLAR

 

 

 

   İbrahim BİRELMA

1.5.1945’te Gümülcine’de doğan Cavit Çağlar, 13.11.1950’de Annesi Hacer Hanım ve babası Mustafa Bey’le Anavatan Türkiye’ye sığındı, Akhisar’a yerleşti. Kendi ifadesiyle Çağlar: “1952’de Gazi İlkokulu’nda ilköğrenime başladım, üçüncü sınıfa geçtiğim yıl, mahalle fırınından Kurabiye, simit alarak Akhisar İstasyonu’nda satar, sonra okula giderdim. Yazın Orhan Akel Eczanesi’nde çıraklık yaptım. Alif Şefik Ortaokuluna başladım. Santral Garajında benzin istasyonunda pompacılık, lastik tamirciliği, cam siliciliğini öğrendim. İnsanlara sıcak ilişkiler kurmayı öğrendim. Her gün yeni bir kişiyi dost defterime yazıyordum. Futbola merak sardım, Çelikspor’un kadrosuna dahil oldum. Ortaokul 2. Sınıfına gideceğim 1958 yılının 7 Eylül Pazar günü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, TBMM Başkanı Refik Koraltan ve Başbakan Adnan Menderes’in Akhisar’a geleceğini, lise binasının açılış törenine katılacağını öğrendim. Akşam temiz bir dosya kağıdına, dolmakalemle Adnan Menderes’e hitaben yazdığım mektup’ta, “Sekiz yıl önce Gümülcine2den kaçak olarak geldiklerini, vatandaş olmadığımız için adet kaçak yaşadıklarını, T.C. vatandaşı olmamız için talimat vereceğiniz anı bekliyoruz” dileğini arz etti. Başbakanın gideceği sırada, Çağlar ansızın pencere camını araladı, Cavit’i yanına çağırdı, Cavit hemen mektubu Menderes’e ulaştırdı. Yılın son ayında, Başbakan Menderes’in talimatı üzerine Çağlar ailesi vatandaş oluyordu. Çağlar, “Artık benim de bir nüfus cüzdanım oluyor, ben de büyüyünce, seçimlerde oy kullanacağım,” diyordu.

– 8.9.1961’de babasını kaybeden Cavit Çağlar, annesi Hacer hanımla Akhisar’dan İstanbul’a gidip yerleştiler. Annesinin Rahim Balaban’la evliliğinden sonra Cavit Çağlar Sultanhamam’daki tekstil dünyasında yepyeni bir hayata başladı. Çağlar kendi ifadesiyle, “Şu anda tekstil konusunda fikir ve söz sahibi olan üç-beş insandan biriyim. Her şeyi Sultanhamam’da öğrendim. Yaşayarak, öğrenerek gördüm. Bu işin piri Yahudiler, dünyayı onlar idare ediyor” diyor.

– 1965 yılında, 20 yaşına gelen Cavit Çağlar, Bakırköy Askerlik Şubesine giderek yoklamasını yaptırdı, acemi eğitimini Sivas Temeltepe’de gördükten sonra dağıtımı 1966 yılı ortalarında Ankara – Sıhhiye’deki Orduevine çıktı. Orduevi Müdürü Albay Fethi Kansu ona, “Oğlum, artık sen benim postam olarak görev yapacaksın” dedi. Sivasta’ki komutanları Çağlar’a “Artık askerliğini sivil kıyafetle yapacaksın” demişlerdi, öyle de oldu. Grand tuvalet giyimdim. Yaklaşık 17 aylık askerdim. Bir akşam Orduevinde tüm birliklerin üst rütbeli subaylarına bir yemek tertib edilmiş, bu yemeğe Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, Başbakan Süleyman Demirel ve Ana Muhalefet Partisi CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’de davetliydi. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Cemal Tural, eşi Suna Hanım’la Orduevine geldi. Yemek öncesi bir kokteyl verildi, sonra yemeğe geçildi. Yemek bitti, önce Sunay, ardından Demirel uğurlandı. İsmet Paşa gitmeye hazırlanıyordu, kendisini birinci kattan asansörle lobiye indirdim, paltosunu tuttum, esas duruşta bekledim. Paşa, cebinden 5 lira çıkarıp bana uzattı. Ben, “Komutanım, o parayı alamam” deyince, İnönü: “Sen ne diyorsun oğlum!” Ben: “Komutanım, ben askerim.” , İnönü: “Ne askeri oğlum, saç baş yerinde, bir bıyığın eksik!” dedi. İsmet Paşa’yla bu diyaloğumuzu Genelkurmay Başkanı Tural, saniye saniye izliyordu. Paşa’yı yolcu ettikten sonra, Tural, Orduevi Müdürü odasına girdi, sonra çıktı tuvalete gitti, ben de arkasından koştum, kendisine havlu tuttum. Bu tavrım, Tural’ın çok dikkatini çekti. Tural: “Oğlum. Sen kimsin?” Ben; “Komutanım, ben askerim.” Tural: “Nerelisin?” , Ben: “Bursalıyım Komutanım.” … Cemal Tural, bu diyaloğumuzdan sonra Orduevi Müdürü odasına beni emrettiğini söylediler. Esas duruşta, “Emredin komutanım” dedim. Tural: “Madem sen Bursa’lısın, ben de Bursa Işıklar Askeri Lisesi mezunuyum, benim rahmetli kardeşim, sana çok benziyordu. Sen Bursa’da kimlerdensin?” Ben: “Komutanım, biz Batı Trakya muhaciriyiz, babam vefat etti.Annem ikinci evliliğini yaptı. Ben de İstanbul’da tekstilcilerin yanında çalışıyordum. Bana dayım yardım ediyor. Askerlik bittiği zaman, Bursa’ya gidip, orada çalışmaya başlayacağım. “Tural, bana dikkatlice bir daha baktı. Ardından da “Askerliğin bitmesine kaç ay var?” diye sordu. “Komutanım, yedi ay sonra tezkere alacağım” dedim. Tural: “Bana on tane boş izin kağıdı getirin, tarihlerini doldurmayın, hepsini değişik komutanlar imzalasın.” “Oğlum, sen buraya ayda bir gel, tekrar Bursa’ya dön. Geldiğin zaman bir sıkıntı olursa, bana ulaş. Şu anda artık sen izinlisin.” İzin kağıtları hemen hazırlandı, Cemal Paşa’ya sunuldu. Paşa aynen şunları söyledi: “Benim aslan oğlum, hadi artık sen işine gidebilirsin. Al bu kağıtları, her geliş gidişinde kullan. Yolun açık olsun. Doğru Bursa’ya..” Cemal Paşa’dan izin kağıtlarını aldıktan sonra, elini öptüm, topuk selamı verdim ve huzurundan ayrıldım. Tural’ın bu yemeği hayatımın önemli bir dönemecini oluşturdu, tezkereme yedi ay kala zirve tırmanışın adımlarını atmamın yollarını açacaktı.

– Cavit Çağlar, önce Genel Kaptan, ardından yönetim kurulu üyesi olarak yedi yıl boyunca Bursaspor Kulübünde ses getirecek hizmetler yaptıktan sonra, 9 Ocak 1982’de Başkan seçildi. 24 Ekim 1983’te Bursaspor Futbol Okulunu hayata geçirdi. Bursaspor Kulübü’nün tarihindeki ilk ve tek “Türkiye Kupası” 1986 yılındaki ismiyle “Federasyon Kupası” dönemin Başkanı Cavit Çağlar’ın elleriyle Atatürk stadında havaya kaldırıldı. Bursaspor Amatör Şubeler Başkanı Nail Yenice “Dağın arkasını görür” dediği Cavit Çağlar’ın bir hizmetini şöyle anlatıyor: “O yıllarda Türkiye’de sporcuların formalarında yazılar ve reklamlar yoktu. Formalara reklam koyma konusunu ilk defa Cavit Bey gündeme getirdi. Şöyle diyordu: “Bedeli karşılığında bizim fabrikanın reklamlarını formalarını koymaya hazırım? Bunun üzerine Ankara’yla, yüksek bürokrasi ve bakanlıklarla yazışmalar yaptık. “Yapamazsınız” cevabını aldık. Bir yıl sonra Fenerbahçe müracaat etti, izni çıkardı..” (Hulusi Turgut, Cavit Çağlar, Doğan Kitap, Mart 2024)

Haber Merkezi: