BİRKAÇ FIKRA İbrahim BİRELMA
Bu sıcak yaz günlerinde bazı okurlar fıkra yazmamızı istediler. Rahmetli Şükrü Kızılot hocamızın 10.9.2009’da, “Aslında hepimizin zaman zaman palyaço olduğu bu dünyada” diyerek imzalayıp yolladığı kitabından birkaç fıkra sunuyoruz.
– Palyaço ve Sirki:
Bir gün psikiyatrisin muayenehanesine üzüntülü vaziyette birisi gelmiş ve başlamış konuşmaya;
– Benim ekonomik durumun son derece iyi. Maddi anlamda ulaşamadığım şey yok gibi. Sağlığım da yerinde. Ancak bir sorunum var; Neşelenemiyorum, sürekli moralim bozuk. Şöyle gülmek, bazen kahkaha atmak eğlenmek istiyorum. İşte bunun için size geldim.
Psikiyatris diyor ki: Arkadaş, işin doğrusu bu olay, benim uzmanlık alanıma girmiyor. Ancak sana bir öneride bulunabilirim. Şu karşıya 10 gün önce bir sirk geldi. Bir de palyaço var. Ben gittim. Çok güzeldi. Özellikle palyaço harikaydı. Gülmekten yerlere yattım, o kadar çok eğlendim ki… Sana da o sirke gitmeni özellikle o palyaçoyu seyretmeni öneririm.
Bunun üzerine adamın suratı iyice asılmış ve adeta fısıltı halinde konuşmuş: “O palyaço var ya… O benim işte…”
– Balıkçının Sırrı:
Bir zamanlar “Mein Balıkçısı” diye, talihi ile meşhur bir adam varmış. Mein kıyılarında balık pek az tutulduğu halde bu adam ne zaman balığa çıksa boş dönmez, sepetler dolusu balıkla gelirmiş. Adam bu yüzden para kazanırken talihi de destan olmuş. O kadar ki birinin fazla talihli olduğunu anlatmak için “Mein Balıkçısı” gibi talihli demek adet haline gelmiş. Günün birinde balıkçı ölmüş. Cenaze evine gelenler, Mein Balıkçısı’nın evinde balık ve su üzerine zengin bir kütüphane olduğunu hayretle görmüşler; adamın balık avından neden boş dönmediği o zaman anlaşılmış.
– Eşşeklik:
Churchil’e politikaya neden atıldığını sormuşlar: “Eşekliğimden” demiş. Peki öyleyse neden çekilmiyorsunuz? Diye sorunca şu cevabı almışlar; “Söyledim ya eşşekliğimden diye. İnadımdan çekilmiyorum…
– Tırmanmak:
Amerikalı felsefeci John Dewey, 90. Doğum gününde, bir gazeteciyle yaptığı röportaj sırasında söz kitaplara gelmiş. Gazeteci sormuş: “Yıllardır kitap okuyorsunuz, okuduğunuz onca kitabın size ne faydası oluyor?” John Dewey okuduklarının yaşamına ne denli katkısı olduğunu şu cümlelerle anlatmış: “Dağlara tırmanmama yardım ediyor.” Gazeteci: “Dağlara tırmanmanın ne faydası var?” Filozof sözlerini şöyle açıklamış: “Tırmanacağınız diğer zirveleri görebilmek için, dağlara tırmanmak gerekir. Bundan vazgeçtiğiniz an, kaç yaşında olursanız olun, yaşamınız sona ermiş demektir.”
– Papaz ve Maliyeci:
Papaz ve Maliyeci, aynı gün ölmüşler. Maliyeci cennete, papaz da cehenneme gitmiş. Papaz, bu duruma itiraz edip, ilgili melekle görüşmeye gitmiş: “Ben bu uygulamanızı adil bulmuyorum. Dünyada tam 55 yıl süre ile kilisede kendimi insanlara ve onları doğru yola yönlendirmeye adadım. Herkese iyilik ettim. Siz de tuttunuz beni cehenneme, çok kişinin canını yakan Maliyeciyi cennete gönderdiniz. Bu nasıl olur?” Melek tebessüm ederek: “Haklısın, bu dediklerin ve yaptıklarını biliyoruz. Ancak sen ne zaman kilisede vaaz vermeye başlasan, insanlar seni dinlerken hep uyukladılar. Maliyeci ise ne zaman bir işyerine vergi incelemesine gitse, oradakiler bildikleri tüm duaları okudular!”
– Bir Oy’un Önemi:
Adamın biri, sahilde yürürken, plaja doğru baktığında dans eder gibi hareketler yapan bir inşa silueti görmüş, Merak edip o tarafa doğru yürüdüğünde, bunun bir genç adam olduğunu ve dans etmediğini farketmiş.Birkaç adım koşuyor, yerden bir şey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa atıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş: “Günaydın, ne yapıyorsun böyle?” “Deniz yıldızı atıyorum! Sanırım şöyle sormalıydım” demiş adam: “Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun?”, “Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor, eğer onları suya atmazsam ölecekler.”, “Ama delikanlı, görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey farketmez.” Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha alıp, denize doğru fırlattıktan sonra: “Bunun için fark etti.” Demiş.
Yukarıdaki öyküde olduğu gibi seçimlerde kullanacağınız bir oy dahi önemli. Oyunuzu mutlaka kullanın.”
– Yol Verin:
Kaza yerinin etrafını önce polis kordonu, sonra da büyük bir meraklı kalabalığı çevirmiş. Gazetesine iyi bir kaza fotoğrafı yetiştirmek isteyen gazeteci foto muhabiri çemberleri aşamayınca; “Yol Verin… Yol verin… Ben kaza kurbanının oğluyum.” Diye bağırmaya başlamış. Diğer insanlar kenara çekilip gazeteciye yol verirler. Foto muhabiri yaklaşır. Arabanın önünde bir eşek yatmaktadır.
“Şükrü Kızılot, Palyaçonun Gözyaşları, Yaklaşım Yayıncılık, 2008, 8.Baskı kitabından alınmıştır.”