Vefatının 48. Yılında, Trakyalı Hemşerimiz
(Edirne 1897 – Ankara, 25.3.1976)
İbrahim BİRELMA
Balkan göçmeni yoksul bir ailenin çocuğu olarak Edirne Muallim Mektebi’nde okurken Turancı görüşleri benimsedi. Öğrenciliği sırasında gönüllü olarak Kafkas Cephesi’ne gitti, öğrenimini dönüşünde tamamladı (1919). Azerbaycan’da öğretmenlik yaptı (1919-1920). Moskova’da ekonomi ve sosyal bilimler öğrenimi gördü. (1921 – 1924). Türkiye’ye döndükten sonra Aydınlık gazetesi yazar kadrosunda yer aldı. İstiklâl Mahkemesi’nce tutuklandı ve on yıl hapse mahkûm edildi (1925). İki yıl sonra aftan yararlanarak hapisten çıktı. 1927’de yeniden tutuklanarak yargılandı ve beraat etti. 1930’da Ankara Ticaret Lisesi’nde müdür ve öğretmen olarak çalıştı. İktisat Vekâleti Sanayi Tetkik Heyeti Başkanlığı yaptı. 1951’de emekli oldu. Çalışmalarını tümüyle yazarlığa ayırdı. 1932-1934 arası yayımlanan kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Burada yazılar yazdı. Kadro hareketi Kemalizmin bir ideoloji olarak temellendirilmesini inşa etmeye çalıştı. 1962’den sonra yazılarını yön dergisinde ve Cumhuriyet gazetesinde yayımladı. Belli dönemlerin önemli tarihsel kişilerini anlatan biyografik romanlarıyla tanındı. Eserlerinden bazıları şunlardır: Tek Adam Mustafa Kemal (3 cilt, 1963-1965), İkinci Adam İsmet İnönü (3 cilt, 1966-1968), Menderes’in Dramı (1969 Makedonya’dan Ortaasya’ya Enver Paşa (3 cilt, 1970-1972),… (Hikmet Altınkaynak, Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler, Hürriyet Kitap, 1. Baskı Mart 2018)
Vefatının 48. Yılında Şevket Süreyya Aydemir’i onun bazı görüş ve düşüncelerini anımsatarak anıyoruz:
- İnsan, kendini yapma kudretinin bir hammaddesidir. Mustafa Kemal, Tek Adam’dı. Çünkü koşullar, olaylar ve yaşadığı hava içinde kendi hammaddesini yoğurarak, kendi kendini yarattı.
- Biz bir yayız ki, çocuklarımız attığımız oklardır. Ok yaydan kurtulunca artık bizim değildir. Bizden daima uzaklaşır. Kendi âleminde, kendi ufuklarına doğru uçar, gider.
- Tarih, belki de hiç kimsenin eseri değildir. O, kendi örgüsünü kendi tezgâhında, kendisi dokur. İnsanlar, fikirler ve devletler bu tezgâhın örgüsünde, onun kanuniyetlerine göre işlenir dururlar. Eğer bu Kanuniyetler içinde bir yerimiz, bir misyonumuz varsa ve onu kullanmayı başarabilirsek, tarihin örgüsüne renk, şekil veririz. Bu örgüye damgamızı vururuz.
- Yollar vardır, meçhulün önümüze serdiği çizgilerdir. Bu yollarda yolcu, talihin tezgâhında kendi kaderini dokur. Mustafa Kemal’in Samsun’da başlayıp Erzurum’a, Sivas’a çıkan ve sonra Ankara’ya, İzmir’e ulaşan yolculuğu da, böyle bir yolculuktu. Bu yollarda o, talihiyle boğuştu. Kaderini dokudu ve onun kaderi, bizim de kaderimiz oldu.
- Zafer bir gerçekti. Ama muzaffer olanın bilincinden mantığın silinişi, bir sarhoşluktur. Zafer sarhoşluğu… Zafer sarhoşluğunun başladığı yerde, zafer tehlikeye girer. Zaferin kazançları kumar masasına dökülür. Ve hatta meleği, aldatıcı kanatlarla muzaffer’in gözlerini perdeler.
- Kader tayin edici an, bir köprüdür ki, eğer bu köprüde talih perisi insanoğluna elini verirse, o insanın önünde tılsımlı kapılar açılır ve arkasından bu perinin eli, onu kendisini bekleyen görevlere doğru iter… Mustafa Kemal, Erzurum’da Kader tayin edici bir an yaşadı. Ve bir perinin eli onu, kendisini bekleyen görevlere doğru itti. Tarihin akışında böyle görevlerin adı, tarihi misyondur.
- 19 Mayıs 1919’da Samsun Kıyısından başlayan yolculuk, 9 Eylül 1922’de İzmir’de sona erdi. Ama bu son, bir başlangıç da… İstiklâl Savaşı, İzmir rıhtımlarında başladı ve orada bitti. Adına Milli Kurtuluş Hareketi denilen büyük ve çağdaş hareketi kuruluş ve inşa devri ise bu bitişten sonra başlayacaktı. Çünkü zafer, Gazi Mustafa Kemal için gaye değil, vasıtaydı.
- Her yolculuğun bir sonu vardır. Bazen de son, bir zaferdir. Gerçi yollar mihnetlerin, çilelerin imtihan içinde geçilmiştir. Ama sonunda, yol yolcuya yenilmiş ve zafer perisi kendini kendisine lâyık olana teslim etmiştir. İşte Mustafa Kemal’in uzun yolculuğunun kısa hikâye de böyle biter. (Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Mustafa Kemal Cilt I-II, Remzi Kitabevi 28. Basım, Mart 2011).