2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı Sona Ererken, Çözüm Bekleyen Sorunlar Üzerinde Titiz Çalışma Yürütülmelidir.
2022-2023 Eğitim-Öğretim Yılı sona eriyor. Bu eğitim-öğretim yılında emek gösteren, gayret sarf eden tüm öğretmenlerimizi ve öğrencilerimizi kutluyor, iyi tatiller diliyoruz.
Bu eğitim-öğretim dönemini değerlendirip, 2023-2024 eğitim öğretim yılından beklentilerimizi sıralayacak olursak;
Okul/kurum yönetici görevlendirmeleri ve öğretmen atamalarında mülakat kaldırılmalıdır.
Öncelikle ilk ele alınması gereken husus; mesleğimizin saygınlığını ayaklar altına alan, un ufak eden mensubiyete göre yönetici atamasına son verilmesidir. Şöyle ki; kamunun tüm alanlarında olduğu gibi, eğitim alanında da mülakat uygulaması aslında bir fecaattir. Bu uygulamayla hak etmeyenler makamlara getirilerek, kul hakkı yenilmekte, ehil, bilgi ve tecrübe sahibi kişiler görevden uzaklaştırılmaktadır. Özellikle yönetici görevlendirmelerinde ve yine aynı zamanda proje okullarında yönetici ve öğretmen görevlendirmelerinde yaşanan adaletsizlikler çalışma huzurunu dinamitlemekte; eğitimde başarıyı, kaliteyi, motivasyonu, verimliliği, heyecanı düşürmektedir. Bakınız; 2023 Yılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirmesine İlişkin Kılavuz yayımlandı. Başvuru şartlarına baktığımızda yine objektif bir kriter olmadan ya da yazılı sınav yapılmadan Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okullarına yönetici görevlendirmesi ve öğretmen ataması yapılacağını görüyoruz. Proje okullarına öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri mutlaka sınav esasına göre yapılmalıdır.
Yine 9 Temmuz tarihinde yapılacak MEB Görevde Yükselme Sınavı öncesinde bir sendikanın vaatleri, tehditleri ayyuka çıkmıştır. Oysa bu sürecin sadece sendikal taassup, baskı ve dayatmadan arındırılarak, sadece yazılı sınav puanı dikkate alınarak sonuçlanması eğitim hayatımızın geleceği için paha biçilemez önemdedir.
Bu noktada Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın mülakatın kaldırılacağı şeklindeki açıklamasını tüm kurum yöneticileri, mülki amirler, devlet yetkilileri çok iyi okumalıdır. Okullara, kurumlara yönetici görevlendirmelerinde, görevde yükselmelerde, öğretmen atamalarında, proje okullarına yapılan yönetici ve öğretmen atamalarında sadece yazılı sınav puanı esas alınmalıdır.
Deprem bölgesindeki ilave öğretmen ihtiyacı da hesaba katıldığında yeni eğitim-öğretim yılında 45 bin atamaya ek olarak 55 bin atama daha yapılmalıdır.
Öğretmen açığı okullarımızın önemli sorunlarındandır. Sendikamızın 2022-2023 eğitim-öğretim yılında yaptığı araştırmaya göre, 78 ilde ücretli öğretmen sayısı 76 bin 485 iken,75 ilde norm kadro açığı 83 bin 547’dir. Öğretmen açığının ücretli öğretmen eliyle kapatılmaya çalışılması, hatta bu öğretmenlerin 5 bin 503’ünün ön lisans mezunlarından oluşması eğitimdeki başarıyı, kaliteyi ve verimi düşürmektedir. Üstelik her yıl eğitim fakültelerinde ortalama 40 bin öğretmenin mezun olduğunu düşündüğümüzde atama bekleyen öğretmen sayısı 500 binin üzerine çıkmıştır. Her ne kadar 45 bin atama yapıldıysa ve atanan öğretmenlerimiz 1 Eylül tarihinden itibaren görevlerine başlayacaksa da, bu sayı yeterli değildir. Deprem bölgesinde öğretmen ihtiyacı hepimizin malumudur. Deprem bölgesi ilan edilen 11 ilimizde yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan öğretmen ihtiyacının eksiksiz karşılanması eğitimin sağlıklı yürütülmesi noktasında çok önemlidir. Bu nedenle hemen, şimdi, vakit kaybetmeden, yeni eğitim-öğretim yılı başlamadan 45 bin atamaya ilaveten, 55 bin atama daha yapılmalıdır. Bu şekilde hem ücretli öğretmen sayısını eritebiliriz hem de 2023-2024 eğitim-öğretim yılı başlangıcında toplam 100 bin atamayla eğitime daha güçlü başlayabiliriz.
Öğretmen atamaları sadece kadrolu olarak yapılmalıdır.
Ayrıca öğretmen atamaları sadece kadrolu olarak yapılmalı, sözleşmeli ve ücretli istihdam kaldırılmalıdır. Seçim öncesinde sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilirken, bu uygulamanın kalıcı hale getirilmesi, bundan sonraki tüm alımların kadrolu olarak yapılması taleplerimiz arasındadır. İnsan hakkı ihlali olan, ekonomik çaresizliği merkezine alan, modern kölelik anlayışıyla yürütülen ücretli öğretmenlik uygulaması da tamamen kaldırılmalıdır.
Derslik sayısı artırılmalı, deprem bölgesi başta olmak üzere tüm okullarımızda materyal eksiği giderilmelidir.
Sadece öğretmen sayısı değil, aynı zamanda derslik sayısı da artırılmalıdır. 2021-2022 MEB istatistiklerine göre Türkiye’de derslik başına düşen öğrenci sayısı ilkokulda ve ortaokulda 23, ortaöğretimde 22’dir. Bu rakamlar özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde ve büyükşehirlerde artış göstermektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı ilkokul ve ortaokulda Şanlıurfa ile Gaziantep’te 30, İstanbul ile Diyarbakır’da 29, Tekirdağ, Adana, Bursa ve Kilis’te 27, İzmir’de 25’tir. Yine derslik başına düşen öğrenci sayısı ortaöğretimde Hakkâri’de 32, Diyarbakır’da 29, Van’da 27, Şırnak ve Ağrı’da 26, Tekirdağ’da ve Şanlıurfa’da 25, İstanbul’da 24’tür. Bu noktada yapılması gereken hızla derslik üretimine ağırlık verilmesidir. Öte yandan deprem bölgesinde yaraların hızla sarılması için çalışmalar devam ederken, öğrenciler eğitim-öğretim yılını konteyner ya da çadırlarda tamamlamışlardır. Yeni eğitim-öğretim yılında deprem bölgesindeki okulların yapımı ve güçlendirilmesine hızla ağırlık verilmeli, çocuklarımız ve öğretmenlerimiz okullarında, sınıflarında, materyal eksiği olmadan yeni eğitim-öğretim yılına başlamalıdır. Tabi şunu da belirtelim ki, okullar açıldığında da deprem bölgesindeki öğretmenlerimize ve öğrencilerimize yönelik psiko-sosyal destek hizmeti kesintisiz verilmeli, psikolojik rehabilite sürecinin eksiksiz yürütülmesi sağlanmalıdır.
Yeni dönemde Meslek Kanunu’nda sınav şartının kaldırılması için mücadele edeceğiz.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2022-2023 eğitim-öğretim yılında en çok tartışılan konuydu. Kanunla ilgili sendikamız alanlarda beklenti ve taleplerini dile getirmiş, calıştay düzenlemiş, kanunun eksik hususlarıyla ilgili uyarılarını yetkili makamlara iletmiştir. Sendikamızın öncelikli talebi kanunun öğretmenlerin muhatap olduğu tüm mevzuatı ve süreçleri ihtiva etmesi ve kariyer basamakları belirlenirken sınav şartının kaldırılması, unvanların tecrübeye göre verilmesiydi. Bu talebimiz bugün de geçerliliğini korumaktadır. Sınavın sadece “bilgi”yi ölçtüğü, oysa öğretmenlik mesleğinin bilmenin yanı sıra “bilgiyi öğrencilere aktarma”, “öğretme” mesleği olduğu göz önüne alındığında tecrübenin, kıdemin çok daha önemli olduğu bir gerçektir. Bu itibarla 5 yılını doldurmuş öğretmenlerimiz uzman, 10 yılını doldurmuş öğretmenlerimiz başöğretmen olarak değerlendirilmelidir. Bilindiği gibi 19 Kasım tarihinde uzman öğretmenlik/başöğretmenlik sınavı yapılacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak “deneyim” ölçüt alınarak, yeni eğitim-öğretim yılında sınavın kaldırılacağı müjdesinin verilmesini istiyoruz.
Ayrıca seçim öncesinde önceki Milli Eğitim Bakanı tarafından vaat edilen uzman öğretmenlik için 10 yıllık kıdem şartının 5 yıla indirilmesi, kıdem yılı 20 yıl ve üzeri olan uzman öğretmenlerimizin başöğretmen olmak için uzmanlıkta bekleme süresi olan 10 yılın kaldırılması, doktora mezunu öğretmenlerimizin doğrudan başöğretmen olması gibi düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in “devlette devamlılık esastır” ilkesini esas alarak, bu sözleri yerine getirmesini bekliyoruz.
Ayrıca kanunda;
Zorunlu hizmet bölgeleri itibariyle öğretmenlere bölgenin mahrumiyet derecesine göre 1 brüt asgari ücret ile 2 brüt asgari ücret değişen oranlarda teşvik ödeneği ya da bölge tazminatı verilmesi, böylece öğretmenlerin gönüllülük esasına göre elverişli olmayan bölgelerde çalışmalarının teşvik edilmesi,
Kontenjan ya da puan yetersizliği nedeniyle bazı öğretmenlerimizin mazeret tayinleri gerçekleşemediği dikkate alındığında, Anayasanın 41’inci maddesinin ihlali de olan bu duruma artık son verilmesi, eş ve sağlık özrü tayin hakkında yaşanan sorunların giderilmesi için il/ilçe emri getirilmesi,
Ödül ve cezaların şeffaf olması, objektif kriter doğrultusunda verilmesi, başarıyı esas alan ve teşvik eden bir düzenleme yapılması,
Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet konusunda caydırıcı ve önleyici cezai müeyyidelerin getirilmesi, fail hakkında şikâyete bağlı olmadan kamu davasının açılması hususlarının ivedilikle yer alması temel beklentilerimizdendir. Bu öğretmenlik mesleğinin statüsünün güçlendirilmesi için de önemlidir.
Değerler eğitimi sadece ve sadece öğretmenlerimiz tarafından verilmelidir,
Türk Eğitim-Sen olarak çocuklarımıza değerler eğitimi verilmesini önemsiyor, karar vericilerin bu kaygıyı taşıyor olmasını doğru buluyoruz. Ancak bu noktada değerler eğitiminin pedagoji eğitimi almamış kimseler eliyle verilmesini asla doğru bulmuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öğretmenleri bu eğitimleri verebilecek donanıma, yetkinliğe, eğitime, bilgiye sahiptir. Bunun için dışarıdan yapılara ihtiyaç yoktur.
Öte yandan;
Eğitim çalışanlarının ücretleri tıpkı diğer memurlar gibi çok düşük düzeydedir. Enflasyon, gıda, giyim, kira gibi giderlerin önlenemez yükselişi, döviz kurlarındaki artışlar maaşları eritmiştir. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim öncesinde en düşük memur maaşının 22 bin TL’ye çıkarılacağı sözü verdi. Nitekim şu anda memur maaşları konusunda bir çalışma yürütülüyor. Beklentimiz bu söz yerine getirilirken, diğer memur maaşlarının da rencide edilmeden yükseltilmesidir. Üstelik bu sözün verildiği dönemde 22 bin TL 1.158 dolara tekabül ederken, bugün 929 dolara denk gelmektedir. Dolayısıyla çalışanların cebine henüz zamlı maaş girmeden, alım güçleri azalmıştır. Bu noktada talebimiz, geride kalan dönemde uğradığımız gelir kaybını telafi etmek için en düşük memur aylığı 22 bin TL’ye seyyanen artış ve refah payı ile yükseltildikten sonra, bunun üzerine Toplu Sözleşme hükmü gereğince maaşlarımıza ikinci altı ayın yüzde 6 artışı ve enflasyon farkı da eklenmesidir. Tüm kamu çalışanlarının, eğitim çalışanlarının insanca yaşaması için bu, en makul çözümdür. Unutulmamalıdır ki; eğitimde başarı, rekabet, verim hedefliyorsak, bunun ön koşulu mutlu öğretmenler, huzurlu eğitim çalışanlarıdır. Ay sonunu nasıl getireceğini düşünen ya da çocuklarına mevcut ekonomik koşullarda nasıl bir gelecek kuracağını planlayan, aklı fikri hesap kitapta olan eğitim ordusuyla geleceği inşa etmemiz mümkün değildir.
Okulların temizliği ve hijyeninin tam ve eksiksiz yapılması noktasında yardımcı hizmetli personel açığı giderilmelidir.
Her eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlere verilen Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği ayrım yapılmaksızın, tüm eğitim çalışanlarına bir maaş tutarında ödenmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Cavit KARTAL
Türk Eğitim-Sen
Tekirdağ Şb. Bşk.