Doğumunun 182. Yılında NAMIK KEMAL (21.12.1840 – 2.12.1888)
İbrahim BİRELMA
Her şeyden önce bir şair olarak ün yapan Namık Kemal, yazdığı ilk şiirlerde Hz. Ali ve Hz. Mevlânâ’ya özel bir yer verdiği dikkati çeker. “Vatan şairi Namık Kemal, “Şinasi ile tanıştıktan sonra ortaya çıkar. Sonraki yıllarda hürriyet uğrunda verdiği savaşların doğal sonucu olan gurbet, hapis ve sürgün gibi olaylar ile Bosna-Hersek savaşları ve “93 harbi” (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı gibi büyük çarpışmaların etkisiyle “vatan” , “millet” , “hürriyet” , kavramlarını şiirinin heyecan konuları haline getirir. Bu temaları, en etkin bir biçimde kamuoyuna mal eden ilk şair Namık Kemal’dir. Onun bu tarzda yazdığı şiirler, Tevfik Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul’un ortaya çıkışlarına kadar Türk milletine tek başına hitap etmiş ve sonraki yıllardan günümüze doğru da kendisini izleyen şairlerin şiirleriyle birlikte çağdaş Türk edebiyatına temel olmuştur. Vatan – Yahut Silistre’de yer almış olan “Vatan Şarkısı” ile “Murabba” , Sırbistan ve Karadağ isyanları sırasında yayımlanan ve asıl adı “Besâlet-i Osmaniyye ve Hamiyet-i İnsaniyye olan “Hürriyet Kasidesi” , “93 Harbi’nin getirdiği felâketler karşısında duyduğu elemle yazdığı “Vaveyla” , “Vatan Mersiyesi” , “Bir Muhacir Kızının İstimdâdı” , “Hilâl-i Osmani” gibi manzumeleri, bu tipteki şiirlerinin en önemli örnekleridir.
Hem kendi dönemindeki hem de sonraki dönemlerindeki kuşaklar üzerinde derin ve sürekli bir etkisi olan Namık Kemal, insanın doğuştan hür olduğuna, yok edilmek istense de “hürriyetin” ortadan kaldırılamayacağını inançlı bir ses halinde haykıran bir şair, uğrunda mücadele ettiği demokrasi ve hürriyet, kendisinde sadece bir düşünce halinde kalmayan, hayatını o uğurda bir macera haline sokan bir ülkü adamı, bir “fikri kahramanı” dır. Adını dış ülkelerde de en çok tanıtmış bir Türk edebiyatçısıdır. Bugünkü Türk toplumunda onun düşüncelerinin ve coşkusunun önemli bir yeri vardır.
- Namık Kemal’in Şiirlerinden Örnekler;
Hürriyet Kasidesi’nden;
- Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk ü selâmetden / çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükümetten. (Dönemin yönetiminin kararlarını doğruluktan sapmış görüp şeref ve onurumuzla hükümet kapısından çekildik.)
- Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten / Mürevvet-mend olan mazluma el çekmez İanetden (Kendini insan bilenler, halka hizmetten usanmazlar, mert kimseler zulma uğrayanlara yardımdan el çekmezler)
- Muini zalimin dünyada erbâb-ı denâetdir / Köpekdir zevk alan sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten. (Dünyada zâlimin yardımcısı alçak kimselerdir; nasıl ki insafsız avcıya hizmetten zevk alan da köpektir.)
- Ne yâr-ı cân imişsin âh ey ümmid-i istikbâl / Cihânı sensin âzâd eyleyen bin ye’s ü mihnetten. (Ey gelecek umudu! Sen ne candan bir sevgili imişsin. Cihanı bin türlü kader ve sıkıntıdan kurtaran sensin!).
- Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzendesahrâlar / Uyan ey yârelişir-i jeyân bu hâb-ı gafletden. (Gezdiğin nazlı yerer zulüm köpeklerine kaldı. Ey yaralı kızgın, kükremiş aslan! Artık bu gaflet uykusundan uyan).
“Murabba” şiiri’nden:
“Memleket bitti yine bitmedi hâlâ sen, ben. / Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşman. / Dest-i a’dâdayız; Allah için ey ehl-i Vatan! / Yetişir terk edelim gayri hevâvü hevesi… (Memleket bitti, mahvoldu ama yine de sen-ben kavgası bitmedi. Bu durumda bize kendimizden büyük düşman olmaz. Ey vatanını sevenler! Düşman elindeyiz; Allah için, artık kendi çıkarlarımızı, isteklerimizi bırakalım, Vatanı kurtarmaya bakalım)
“Vatan Türküsü” şiirinden:
- Cümlemizin validemizdir vatan, / Herkesi lütfuyla odur besleyen / Bastı âdû göğsüne biz sağ iken, / Arş yiğitler vatan imdadına! (Vatan hepimizin annesidir. Herkesi sevgisiyle besleyen odur. Ne var ki biz sağ iken düşman onun göğsüne, ayağına bastı. Onun için arş yiğitler, haydi vatanı kurtarmaya.)
“Vatan Şarkısı” şiirinden:
“Amalimiz efkârımız ikbâl-i vatandır / serhaddimiz kal’a bizim hâk-ı bedendir / Osmanlılarız ziynetimiz Kanlı kefendir / Govyadaşehâdetle bütün kâm alırız biz. (İsteklerimiz ve düşüncelerimiz vatanın mutluluğundur. Sınır boylarımıza kale vücudumuzun toprağıdır. Osmanlılarız; kanlı kefen, süsümüzdür. Savaşta, şehit düşmekle en büyük zevki tatmış oluruz. Osmanlılarız, can veririz, bununla ün kazanırız. (Aydın Oy, Yüzyıllar Boyunca Tekirdağlı Şairler ve Yazarlar, Tekirdağ Valiliği Yayınıdır, 1995).